DIMIŞKİ POTA ÇELİĞİ ve ESKİ USTALAR Dr. Anna Feuerbach

İster wootz deyin, ister polat, pota çeliği, yahut dımışki; demirciler ve bilim adamları yüzlerce yıldır bu çeliğin gizemli desenlerini ve keskin, dayanıklı ve esnek kılıçlar konusundaki şöhretini anlamaya çalışıyorlar. Ben de, arkeolojik, tarihsel, etnoğrafik ve bilimsel delilleri inceleyerek, bu çeliğin nerede ve nasıl yapıldığını, ustalar tarafından yeniden yapılmasının neden bu kadar zor göründüğünü anlamaya çalıştım.

Dımışki pota çeliğinin Suriye'nin Şam şehrinde, Hindistan'dan ithal edilen çelik külçelerinden üretildiği ve diğer coğrafyalarda görülmesinin ticaret sayesinde gerçekleştiği iddia edilir. Ancak, Hindistan geçmişte pota çeliğinin üretildiği tek yer değildi. Dahası, güney Hindistan'da üretilen ve "wootz" olarak adlandırılan pota çeliğinden üretilen kılıçların rutin olarak karakteristik dımışki desenlerine sahip olmadığı yolunda deliller bulunmaktadır.

Hindistan'daki pota çeliği üretimini ortaya koyan birçok arkeolojik alan mevcuttur. Yakın tarihli çalışmalarla, Orta Asya'da, özellikle Türkmenistan'daki Merv ve Özbekistan'daki Fergana vadisinde de pota çeliği üretim alanları bulunmuştur. Üretim alanlarının ayrıştırılması, tarihteki rolünün ortaya konmasına ve bu özel çeliği üreten, ticaretini yapan ve kullanan insanların anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Bu, aynı zamanda, uygulanan işlem ve sonuçlarındaki farklılıklar ile, ürün kalitesi hakkında neden birbirinden bu kadar farklı bildirimlerin bulunduğunu da açıklayacaktır.

Eldeki deliller, dımışki pota çeliğinden üretilen eşyalarda farklı malzeme ve tekniklerin kullanılmış olduğunu ve bu durumun geniş coğrafi ve kültürel bölgelere karşılık geldiğini göstermektedir. Fiziksel veriler, pota ve ocak yapımında farklı malzeme ve tekniklerin kullanılmış olduğunu, külçe şekilleri ve hatta sıvı çeliğin katılaşma hızlarında bile farklılıklar olduğunu ortaya koymaktadır.

Güney Hindistan ve Sri Lanka'da potalar genellikle içerisine pirinç kapçıkları katılmış basit kilden elle şekillendirilirdi. Ocağa konduğunda, organik pirinç kapçıkları karbon salar ve kullanılmış pota sonuçta siyah bir renk alırdı. Orta Asya’da ise, potalar ateşe dayanıklı özel bir tür kilden yapılırdı ve katkı maddesi olarak da, kiremit tozu ve kuvars gibi inorganik maddeler kullanılırdı. Buna bağlı olarak, kullanımdan sonra bu potaların kesitleri beyaz veya kirli beyaz olarak kalırdı. Pota yapısının cüruf oluşumunu ve elde edilen külçeyi ne şekilde etkilediği konusunda yapılmış bir çalışma henüz yoktur. Ancak, pota yapısı ve şekli konusundaki tercihler, kültürel gelenek ve etkileşimlere işaret edebilir. Bu noktada, Hindistan'ın Haydarabad bölgesinde bulunan kalıntıların Orta Asya ve güney Hindistan etkilerinin bir karışımı olarak gözlenmesi dikkate değerdir.

Potanın doldurulmasında kullanılan içerik ve bunun sonuçta ortaya çıkan ürünü ne şekilde etkilediği konuları, daha detayları araştırmaları gerektirmektedir. Teorik olarak, Orta Asya ve güney Hindistan yöntemlerinde birbirine benzer içerikler kullanılmış olabilir; biri demirce, diğeri karbonca zengin iki temel hammadde. Ancak, sözkonusu demir ve karbon formları çok büyük farklılıklar gösterebilir. Potansiyel demir zengini kaynaklar demir cevheri, kütük demir, dövme demir, hatta eski demir veya çelik eşyalar olabilir. Karbon zengini malzeme olarak ise, pek çok değişik bitkisel madde veya dökme demir kullanılmış olabilir. Bir ustanın belirli bir içerik kombinasyonunu ne sebeple tercih edebileceği ve bu tercihin onun ferro-metalürjiyi algılayışıyla ne ölçüde örtüştüğü konuları da daha ileri araştırmalara ihtiyaç duymaktadır.

Güney Hindistan ile Orta Asya'da üretilen pota çeliği külçeleri arasında belirgin farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıkların ilk dikkati çekeni, pota içinin bir yansıması olan külçe şeklidir. Güney Hindistan kökenli külçelerin tabandaki sivri görünümlerine karşılık, Orta Asya külçelerinin tabanları yumurta şeklindedir. Külçe üst yüzeyi de cüruf yapısına göre değişiklikler gösterir. Ancak en belirgin farklılık katılaşma hızlarındadır. Tüm deliller güney Hindistan'da külçelerin henüz sıcakken ocaktan alındıklarına ve buna bağlı olarak da hızla soğutulduklarına işaret ederken, Orta Asya’da külçeler tamamen soğuyana kadar ocakta bırakılır ve dolayısıyla da çok daha yavaş katılaşırdı. Farklı katılaşma hızları, dentrit oluşumunda farklılıklara neden olur ve bu durum, konumuz açısından büyük önem taşır. Çünkü araştırmalar göstermiştir ki, karakteristik desenlerin bir kısmını oluşturan küresel sementit, interdentrit bölgede konumlanır. Katılaşma hızının artmasıyla daha fazla sayıda ve daha küçük dentritler oluşurken, katılaşma yavaşladıkça daha az sayıda ama daha büyük dentritler oluşur. Farklı bölgelere özgü farklı desenlerin bulunmasının nedeni bu durum olarak görünmektedir.

Etnoğrafik ve sanat tarihsel delillere göre, güney Hindistan üretimi çeliğin desenleri, eğer mevcutsa, çok ince ve güç farkedilebilen bir yapı gösterirken, Orta Asya çeliğinde desenler daha iri ve görünür olmaktadır. Buna bağlı olarak, güney Hindistan'da bu desenlere Orta Asya'daki kadar önem verilmediği görülmektedir. Özellikle Orta Asya ve Orta Doğu'daki İslam'ın egemen olduğu bölgelerde bu desenler cennetin ırmaklarını sembolize eder ve çok değer verilirdi. Dahası, çeliğin üzerindeki açık ve koyu bölgeler iki farklı suyu temsil ederdi; can veren tatlı su ile, can alan tuzlu su. Bu da, bir kılıcın aynı zamanda hem hayat kurtarıcı, hem de can alıcı olabilmesiyle örtüştürülürdü.

Peki, güçlü desenlere sahip dımışki pota çeliğini geleneksel üretim alanının dışında üretebilmek neden bu derece zordu? Bazıları bunu özel bir demir cevherine bağlar, ancak üretimin kapsamı düşünüldüğünde, daha akla yakın nedenler de bulunabilir. Bu nedenlerin ilki, güney Hindistan ve Orta Asya üretim yöntemlerindeki farklılıklardır. Pota çeliği üretiminde, elde edilen ürünün görüntü ve performansına etki edebilecek birçok değişken bulunmaktadır. Ötektikaltı (%0.8’den az karbon içeren), ötektiküstü (%0.8’den fazla karbon içeren), desenli ve desensiz birçok farklı pota çeliğinin mevcut olduğu ve her birinin de mikro yapıları, içerdikleri eser elementler ve uygulanan ısıl işlemlerden kaynaklanan farklı niteliklerinin bulunduğu bilinmektedir. Dahası, tavlama ve dövme işlemlerinde de bölgeler arası farklılıklar bulunmaktadır.

Bir başka olası ama ölçülmesi zor etken ise, geçmişte Hindistan ve Orta Asya'daki ustaların demirli ürünleri modern ustalardan farklı olarak kavrayışlarıdır. Daha ileri düzeyde araştırılması gereken etkenlerin en ilginçlerinden biri de, fosforun gerek desenlerin oluşumundaki, gerekse dövme işlemindeki rolüdür. Orta Asya ve Hindistan üretimi külçelerin, bir demir-fosfor bileşiği olan stedit içerdiği belirlenmiştir. Oysa ki, modern metalürjide fosforun genel olarak çeliğe zarar vereceği düşünülür. Az miktardaki fosfor, dövme işlemini ve kılıcın performansını - özellikle de elastikiyetini - etkiler. Çeliğin içeriğindeki %1’den az fosforun, akma ve çekme dayancı, uzanım ve tokluk performansına ciddi etkileri olur. Ancak, fosfor aynı zamanda külçeyi yüksek ısıda kırılgan yapar ve bu da bitmiş ürünü düşük ısıda kırılganlaştırır.

Modern metalürjik yaklaşımda, çelik külçesi daha dövülgen olması için beyaz bir renk alana kadar ısıtılır. Ancak, stedit içeren bir pota çeliği külçesi beyaz renk alana kadar ısıtılıp dövülürse dağılır. Fosforca zengin bir külçe, kırmızı rengin ötesinde ısıtılmamalıdır. Dahası, araştırmalar yüzeyi desenli bir kılıcın yapılabilmesi için külçenin tekrar tekrar kırmızı renge kadar ısıtılıp dövülmesi gerektiğini göstermektedir. Bu durumda, fosforca zengin bir külçenin kırmızı rengin ötesinde ısıtılmaması, arzulanan desenlerin oluşması için gerekli olan sementit konumlanmasına da katkıda bulunacaktır.

Bu da, Hindistan ve Orta Asya'daki eski ustaların ferro-metalürjiyi modern ustalardan farklı bir biçimde kavramalarına yol açacaktır. Modern ustaların dövülgenliği beyaz renge kadar ısıtmayla ilişkilendirmelerine karşılık, eski ustalar aynı ilişkiyi kırmızı renge kadar ısıtmayla kuracaklardır. Kullandıkları fosforca zengin çelik külçeleri yüksek sıcaklıklarda kırılganlaştığı için, eski ustalar beyaz renge kadar ısıtılan külçelerin olduklarından daha da fazla sertleştiğini düşünecek ve dövülürken dağılmayı buna bağlayacaklardır. Öte yandan, metali kırmızı renge kadar ısıttıklarında yumuşayarak daha dövülgen bir hal aldığını görecek ve çalışmalarını bu ısıda sürdürmeyi tercih edeceklerdir. Dımışki pota çeliğinin tekrar üretilebilmesinin zorluklarından biri de, işte bu kavrayış farklılığı olabilir.

Birçok farklı bölgede ithal edilmiş külçelerden kılıç üretildiğine dair çok sayıda delil bulunmasına karşılık, Orta Asya ve Hindistan dışındaki bölgelerde külçe üretildiğine dair deliller çok azdır. Buna rağmen, XVII. yüzyılda Türkiye'de dımışki pota çeliği üretildiği yönünde deliller bulunmaktadır. Dımışki pota çeliği üretim teknolojisinin Türkiye'ye Orta Asya'nın Horasan bölgesinden gelmiş olması olasıdır. Evliya Çelebi, Türkiye'ye bu bölgeden çok sayıda ustanın gelip yerleştiğini yazmıştır. Kendisi de, ataları Horasan'dan gelmiş olan, saray kuyumcubaşısının oğludur. Evliya Çelebi, İstanbul çevresindeki madenlerden bahsederken, dımışki pota çeliği üretimini de çok güzel anlatmıştır:

Galata Sarayı altında Eski İslambol namile muttasıf madenden hadid hasıl olur ki, cemii dünyada meşhur olmuştur.
..........
Fakirin alem-i sebavetimizde Sultan Osman-ı Şehit asrında Kurşunlumahzen ile Topkapı mabeyninde dımışki karhanesi var idi. Ebülfetih Mehmet Han binası idi. Mezkur madenden hadid cevheri istihraç ettirip bu dımışkihanede üstad şimşirkarlara Ticani, Mağribi, Zivziki, Tırazi seyf-i müczimler inşa ettirirdi, hatta fakirin manzuru olduğu üzere Sultan Murad-ı Rabiin kılıççıbaşısı Davud usta mezkur dımışkihanede işlerdi. Kale haricinde sahil-i bahirde bir karhane-i azim idi. Badehu Sultan İbrahim'in cülüsünde Kara Mustafa Paşa'yı şehit ettikleri sene idare-i devlete rehavet gelmekle Gümrük Emini Ali Ağa mezkur dımışkihaneyi miriden alıp kat ender kat Yahudihaneler yapıp dımışkihanenin ve madenin dahi nam ve nişanı münadim oldu.
 1

Bu madenin ürünleri İngiltere’ye de ihraç edilirdi. Joseph Moxon, "dövülmemiş halde İngiltere'ye geldiği çok nadirdir; Türk kılıçları genellikle bundan yapılır" diye yazmıştır2.

Özetle, pota çeliği üretimi birçok farklı bölgede yapılmıştır ve Hindistan ile OrtaAsya'da kullanılan yöntem ve teknikler birbirinden farklıdır. Ayrıca, güney Hindistan üretimi pota çeliğinin belirgin desenler oluşturduğuna dair elde delil bulunmamaktadır. Öte yandan, Orta Asya'da ve – Orta Asya etkisinin bariz olduğu – kuzey Hindistan'da üretilen çeliğin karakteristik desenler ortaya koyduğu yönünde çok sayıda delil mevcuttur. Bu durumda, otantik dımışki pota çeliği üretmek istiyorsanız, göz önünde bulundurmanız gereken iki nokta bulunmaktadır. İlk olarak, eğer güçlü desenler elde etmek istiyorsanız, bu çeliğin "pulad" olarak adlandırıldığı Orta Asya veya kuzey Hindistan'da kullanılmış olan malzeme ve yöntemleri izlemelisiniz. İkinci olarak da, bizim bugünkü modern ferro-metalürji kavrayışımıza sahip olmayan eski ustalar gibi düşünmeye çalışmalısınız. Bugün her ne kadar desenlerin oluşumu ile, ana, yan ve eser elementlerin etkileri konusunda çok şey öğrenmişsek de, hala cevaplanması gereken birçok soru bulunmaktadır.




____________________
1  Joseph von Hammer, Evliya Efendi: Narrative of Travels in Europe, Asia, and Africa in the Seventeenth Century, Londra: 1968, s. 22. (Türkçe metinde Osman Ergin'in Türkiye Maarif Tarihi adlı eserine "Seyahatname, c.1, s.70-71" referansıyla aldığı paragraf kullanılmıştır.)
2  Joseph Moxon, Mechanick Exercises or Doctrine of Handy Works, Londra: 1677, s. 56.