Akıncı Pala  (21821 defa okundu)

Cengiz Çetin

  • Üye
  • *
  • İleti: 142
Akıncı Pala
« : 17 Ocak 2012, 12:06:30 »
  Tamamen kendi yapım olan akıncı pala.Daha önceleri yapmayı planladığım ama imkan bulamadığim bu ürünü nihayet tamamladım.
Vur pençe-i alideki şemşir aşkına,
Gülbang-ı asumanı tutan pir aşkına.

Cengiz Çetin

  • Üye
  • *
  • İleti: 142
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #1 : 17 Ocak 2012, 15:39:11 »
Gerçek bir kılıçtan kalıp çıkartarak yaptım.Namlu yay çeliği,şekillendirme işlemini ocakta yaptım.Tam olarak istediğim gibi olmadı.İlk deneme için fena sayılmaz diye düşünüyorum.Orjinal kılıç 700 gr ağırlığındaydı.namlu kalınlığı 1,5 mm ve 83 cm boyu vardı.Benim yaptığım 85 cm 790 gr namlu kalınlığı 1,5-2 mm ısıl işlem yapmadım ve ağzını açmadım.Aslında imalatı,bulundurulması,taşınması yasak kapsamında.balçak orjinalden döktürüldü.
Vur pençe-i alideki şemşir aşkına,
Gülbang-ı asumanı tutan pir aşkına.

Kayahan Horoz

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 228
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #2 : 17 Ocak 2012, 22:54:52 »
Elinize sağlık Cengiz Bey.  T-sırtı hangi yöntemle yaptınız?

Bu arada, kılıcınız her yönüyle bir 18. yüzyıl modeli, yani "akıncı" olabilmek için çok ge(n)ç..!   ;D


Cengiz Çetin

  • Üye
  • *
  • İleti: 142
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #3 : 18 Ocak 2012, 10:56:32 »
T sırtı parça parça kaynatarak yaptım.Tesfiye yaparak belirsiz hale getirdim.Elimdeki malzemeler T sırtı çıkarmaya uygun değildi.Çelik kalınlığı uygun olsa dahi gerekli aparatlar yoktu.
  Örnek aldığım kılıç akıncı palasıydı.Yapabildiğim bu oldu.Bence 18 yy da değil.İran eğimini andırıyor.Ama balçaktan 20 cm ölçülüp ısıtılarak iki çekiç darbesiyle tam bir akıncı haline getirilebilir.
   T sırta gelince uygun iki aparatla sırt çıkarmak kolay.başka bir malzemede sadece örste döverek denedim.oluyor ama çok yorucu.tekrar tekrar düzeltmek gerekiyor. Aparat hazırlanırsa birkaç darbede çıkartmak mümkün.
   Küçük bir ocak kurmak istiyorum.Bazı siteleri gezdim ama ihtiyacımı karşılamıyor.Daha çok bıçak için uygun ocaklar.
Vur pençe-i alideki şemşir aşkına,
Gülbang-ı asumanı tutan pir aşkına.

Kayahan Horoz

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 228
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #4 : 18 Ocak 2012, 12:35:53 »
Dediğiniz gibi, uygun aparatla sırtı şişirmek mümkün.  Ama böyle de çok güzel olmuş.   -^b

İzninizle, tanımlama konusunda birkaç noktayı vurgulamak istiyorum, zira kavram karmaşasının en çok görüldüğü yerlerden biri kılıç tanımlamaları.  Öncelikle, kılıcınız 18. yüzyılın "pala" olarak adlandırılan karakteristik bir modeli.  Namlu, balçak ve kabza, tümüyle 18. yüzyılda geliştirilmiş formlara sahip.

Öte yandan, 18. yüzyılın bir akıncı etkinliğinden bahsetmek için çok geç bir dönem olması bir yana, öncesinde de "akıncı kılıcı" olarak isimlendirilebilecek spesifik bir modele hiç rastlamadım literatürde.

Hem, başında "akıncı" olmadan da "pala" oldukça heybetli bir isim...   :)


Mert Topçubaşı

  • Üye
  • *
  • İleti: 21
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #5 : 18 Ocak 2012, 13:10:22 »
Hah, kafam iyice karışıktı, bir de bu eklendi :D
Kayahan hocam, doğru mu anladım: "Pala", bir 18. YY "kılıç" formunun adıdır, öyle mi?
Saygılarımla

Sancar Özer

  • Üye
  • *
  • İleti: 825
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #6 : 18 Ocak 2012, 17:00:53 »
Cengiz bey, öncelikle elinize sağlık. Aslına uygun formda Türk kılıcı reprodüksyonu yapımı her zaman söylediğim, özlediğim ve altını çizdiğim bir husustur. Böyle güzel örnekleri gördükçe Türk kılıç yapım sanatı için olan umutlarım katkat artıyor.  -^b

Form olarak kılıcın 3.tip yada geç dönem diyebileceğimiz 18.yy. Türk kılıç formu olduğuna kesinlikle şüphe yok. Bu dönem kılıçları klasik dönem kılıçlarından biraz daha kısa, biraz daha eğri, biraz daha kalın ve yalman kısmı biraz daha vurguludur. Kabzada armudi baş  iyice olgunlaşır ve haçvari balçak çok zarif bir hale gelir. Yine bu dönemde C balçak, S balçak gibi varyasyonlar görülmektedir.

Pala hiçbir zaman dönem kılıcı için dönem içi bir net tanım olmamakla birlikte modern dönemde bazı araştırmacılar ve Kont Marsigli gibi bazı yabancı yazarlarca 18.yy. kılıç formunu ayırmak için zaman zaman kullanılmıştır. Ben bu "pala" tabirinin kullanılmasına hep şüpheci yaklaştım. Kavram karmaşasına neden oluyor zira. En güzeli ve tarihcilik geleneğine de uygun olanı Osmanlı imparatorluğu sosyo-kültürel ve devirlerine, ve sanat tarihi sınıflandırmasına da uygun olarak(ki zaman olarak da tutmaktadır kılıcın evrimiyle) Erken-Klasik ve Geç dönem olarak üçe ayırmaktır.

Akıncılara ait özel bir kılıç tipi teşhis edilmemekle beraber Süleymanname minyatürlerinde akıncıların genellikle balçaksız Tatar kılıçları(bunlara Şaşu veya şaşka deniyor Kafkas ve Rus dillerinde) kullandıkları görülüyor. Lakin tabi akılda tutulması gereken bu dönemde Kırım hanlığına bağlı Tatar ve Nogay akıncılarının Osmanlıya hizmet verdikleridir. Yine ilginç bir ayrıntı bu minyatürlerin en az ikisinde akıncı figürünün atının terkisinde biri erken rapier veya sidesword olarak tanımlayabileceğimiz, diğeri ise uzun kılıç olarak anılan Avrupa kılıçlarının da görülmesi. Büyük ihtimalle savaşta ele geçen ganimet kılıçlar bunlar. Akıncı eline geçen silahı kullanır demek en mantıklısı bence.  ;)
« Son Düzenleme: 18 Ocak 2012, 17:03:13 Gönderen: Sancar Özer »
"Hoşça bak zatına ki zübde-i alemsin sen
 Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen "

Şeyh Galip

Kayahan Horoz

  • Moderatör
  • Üye
  • *****
  • İleti: 228
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #7 : 18 Ocak 2012, 20:08:08 »
Doğrudur Mert Bey.

Sancar Bey formu çok güzel tanımlamış, ben bir de T-sırtı eklemek istiyorum palanın karakteristiğine.

Bu arada, Sancar Bey, pala dönem içi bir tanım da olabilir.  SFI'daki Bulgar kökenli bir üye, Bulgar çetecilerin hatıratında bu kılıçların pala olarak adlandırıldıklarından bahsetti.  Gerçi sözkonusu hatırat kabaca bir yüzyıl sonrasına aittir, ancak en azından modern dönemden önce de bu tanımın kullanıldığının delili olabilir.


Sancar Özer

  • Üye
  • *
  • İleti: 825
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #8 : 18 Ocak 2012, 20:43:09 »
Kayahan beyin de dediği gibi vurgulanmış T sırt da geç dönem kılıçlarının bir özelliği. Ben bunun kılıcın biraz daha enli ve kısa olmasından dolayı ağırlığının artması endişesinden dolayı, sağlamlığı etikelemeden mümkün olduğunca namluyu hafifletmek düşüncesinden kaynakladığını sanıyorum. Ama estetik bir tercih olması da mümkündür. Nitekim bu dönem kılıçlarında estetiğin işlevin önüne geçmesi görülür. Zira kılıç kostümün bir parçası haline gelmiştir ve silah olarak önemi gitgide azalmaktadır. Geç dönem kılıcını, bu yönlerden Avrupa'daki (smallsword) küçük kılıç ile kıyaslamak ve koşutluk kurmak mümkündür.

Pala 18.yüzyıldan çok çok daha önceki dönemlerde de kullanılmış bir terim kuşkusuz. Lakin genellikle bir halk deyimi halinde ve muğlak bir ifade olarak kalmış ve belli bir kesici silah tipi için net, ayırıcı bir terim olamamış. Öyle ki, normaldan biraz daha uzun ve eğri bir gaddare, uzun bir balkan saldırması, S formu biraz az vurgulu bir yatağan, hatta kıvrımlı bir çingene bıçağı veya bir Avrupa falchionu için de aynı geçerlilikte kullanılabilir olmuş. Bu yüzden de, modern araştırmacıların tek ve belli bir kılıç tipi için yakıştırma yaparak kullanmasını ben sağlıksız buluyorum. Zira hem neyin "pala" olduğuna dair genelgeçer bir karara varılamıyor (mesela tüm eğri Türk kılıçlarını "pala" olarak tanımlamak gibi bir eğilim de var) ve terminolojide uyumsuzluklar oluyor; ve hem de tarihi kaynaklarda, mesela bir menakıbnamede veya bir şiirde "pala" olarak geçen ama geç dönem 3.tip osmanlı kılıcı olmayan kesici silahlar da düşünülürse, modern terminoloji ile dönem kullanımı arasında oluşan farklılık da ayrıca kafa karışıklığı ve karmaşa yaratıyor.

Bence en doğrusu, bugün de zaten yaptığımız gibi, eğer kullanılacaksa "pala" teriminin tırnak içinde, ve mevcut geniş ve muğlak anlam çağrışımlarına sahip durumu vurgulanarak kullanması ve tek bir döneme veya tek bir kılıç tipine mutlak biçimde atfedilmemesi.
"Hoşça bak zatına ki zübde-i alemsin sen
 Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen "

Şeyh Galip

Cengiz Çetin

  • Üye
  • *
  • İleti: 142
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #9 : 19 Ocak 2012, 12:04:34 »
 T sırtın estetikten ziyade sağlamlık amaçlı yapıldığını düşünüyorum.Ölçüsünü aldığım kılıcın namlı kalınlığı 1,5 mm idi.Sırt olmazsa esnek kontrolü imkansız ve kullanılamayan bir alet çıkıyor ortaya.Sırt olduğunda estetik veriyor ama daha fonksiyonel bir kılıç ortaya çıkıyor.Kullanımı kolay ve hafif bir kılıç oluyor.700 gram lık bir kılıç savaş kılıcı olabilirmi düşündürüyor elbette.Resimlerde bu form daha ağır ve kalın görünüyor.
Vur pençe-i alideki şemşir aşkına,
Gülbang-ı asumanı tutan pir aşkına.

Sancar Özer

  • Üye
  • *
  • İleti: 825
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #10 : 19 Ocak 2012, 18:01:54 »
Savaş meydanında tek elle tüm gün sallayacağınız, yapısı icabı hafif bilek hareketleri kullanılması gerken bir kılıcın 600-700 gr.dan ağır olmaması icabeder. Kaldı ki en ağır Avrupa uzunkılıçlarının bile görünüşünün aksine 1 kiloyu aşmadığını düşünürsek klasik dönem Türk kılıçlarının 600gr.dan bile hafif olması makul bana kalırsa. Yabancı yazarlar hep Türk kılıcının alışılmamış derecede hafif olduğunu ve buyüzden ilk bakışta kırılgan intibaı verdiğini lakin durumun aslında tam tersi olduğunu yazmışlardır. Diğer bir bilgi de Türk kılıçlarının 19.yy, Avrupa süvari kılıçlarından bile daha hafif, sağlam ve dengeli olduğu ve Memlük modasının başlamasının en önemli nedeninin bu olduğudur.

Malum, mimaride bir yapının statiğine zarar vermeden hafifletmek için  kemerlerden yararlanır. Aslında bu yöntem kılıç ustaları tarafından bronz çağında döküm bronz kılıçları hafifletmek için icatedilmiştir. Bu da maalesef  her nedense "kanoluğu" olarak tanımlanan, ama amacı namluyu hafifletmek olan yivler(köl) ve setlerle sağlanmıştır. Türk kılıçlarında namlu yüzününün nerdeyse tamamının, ve hatta namlu sırtı ve kuyruk yiv ve setlerle adeta boşaltılmasının asıl sebebi budur.

Maalesef elimizdeki yerli kaynaklar(örneğin Ünsal hocanın kitabı veya son çıkan Topkapı Sarayı silah kataloğu)da kılıçların ağırlıkları ve ağırlık merkezleri gibi önemli bilgilerin verilmesi hernedense ihmal edilmiş, lakin yakalayabildiğim birkaç örnekten aldığım kanaat klasik dönem Türk kılıçlarının ağırlıklarının 450-650 gr. arası ağırlıkta olduğu, erken ve geç dönem kılıçlarının ise, bundan biraz daha ağır olduğudur.

Lakin bu görüşümde yanılıyor olmam mümkün, zira elimde yeterli veri yok. Göz kararı tahminlerin ne kadar yanıltıcı olabildiği de malum. Kaynakları taramama rağmen sağlıklı karşılaştırma ve genelleme yapabilecek sayıda ağırlık verisi bulamamak can sıkıcı. O yüzden elinde ağırlıklarla ilgili net veri olan, yahut hassas terazisi ve en azından bir adet Türk kılıcı olan üyelerimizi bu bilgileri paylaşmaya davet ediyorum. Bakalım bir ortalama değere varabilecek miyiz?
"Hoşça bak zatına ki zübde-i alemsin sen
 Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen "

Şeyh Galip

Yaşar Burak Uslu

  • Üye
  • *
  • İleti: 27
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #11 : 31 Ocak 2012, 12:31:41 »
Sancar bey haklısınız katalogda hiç bir teknik data neredeyse hiç yok . Bence umurlarında da değil ağırlık merkezi ölçümleri , ağırlık , dönem... Hatta o kadar ki Türk kılıcının altına Avrupa Kılıcı etiketi dahi konulmuş ... Hele köşede sergilenen ekmek bıçağı saplı kılıcı da gördükten sonra bilgisizlik ve umursamazlıktaki sınır tanımazlık ancak cehalet den gelir denmeli...Haa unutmadan o katalok - kitap da zaten ortada yok , gören bir BKG görevlisi de yok ne garip değil mi ?selamlar.

Mustafa Öztürk

  • Üye
  • *
  • İleti: 3
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #12 : 25 Mart 2013, 16:46:16 »
herkese slm elinde orjinal palası olan varmı ?  ve gümüş altın işleme yapan ustalarımız varmı?
 pala ve özellikle işlemeler çok ilğimi çekiyor ve işleme ile  yapılan ve yapılacak olan herşey sınırsızdır diye düşünüyorum.

Mustafa Öztürk

  • Üye
  • *
  • İleti: 3
Ynt: Akıncı Pala
« Yanıtla #13 : 25 Mart 2013, 16:48:46 »
şu ana bende orjinal bir ertuğrul var mühürü tugrası halen duruyor sapı yok ama formu bozulmamış.

 

Her Hakkı Saklıdır © 2007-2024 cebehane.com
SMF 2.0.15 | SMF © 2017, Simple Machines
RSS WAP2