DIMIŞKİ YENİDEN KEŞFEDİLİYOR
Halit Doğan
Ortaya çıkışından kayboluşuna, güzelliğinden sağlamlığına kadar her yönünü efsanelerin kuşattığı Dımışki çeliği üretebilmek için Avrupalı ustaların bin yıldır uğraş verdiğini, ancak Ortadoğu’dan getirttikleri örnekler üzerinde yaptıkları incelemelerin de, bıkıp usanmadan giriştikleri sayısız denemelerin de hep başarısız olduğunu biliyoruz.

Şimdi, bu efsanevi çeliğin kendi anavatanında dahi unutulmasının üzerinden geçen yaklaşık iki yüzyıldan sonra, metalürji biliminin ulaştığı bu noktada Dımışki’nin sırlarını artık daha fazla koruyamayacağı anlaşılıyor. Üniversite düzeyinde yapılan çalışmalar birbirinin üzerine inşa edilen yeni teorilerle gelişiyor. Bunların içerisinde özellikle bir çalışma, bugün için sonuçları açısından diğerlerinin önüne geçmiş durumda.

Dımışki Yumurta Henüz bir üniversite öğrencisiyken Dımışki kılıçların gizemine kapılmış olan ve bugün Iowa State Üniversitesi’nde Kıdemli Profesör ünvanıyla görev yapan J. D. Verhoeven, 1982 yılında başladığı Dımışki çeliği yeniden üretme çalışmalarına 1988 yılından itibaren Amerikalı bıçak ustası Alfred H. Pendray’i de dahil ederek bilimsel verileri geleneksel ustalıkla kaynaştırmış, nihayet 1993 yılında üniversitenin laboratuarındaki en gelişmiş cihazlardan bazılarını bizzat ustanın atölyesine taşıyarak, uygulamalı ve geri beslemeli bir yöntemle, Dımışki üzerine o güne kadar yapılmış en kapsamlı bilimsel çalışmayı gerçekleştirmiş ve birkaç yıl sonra da ilk başarılı örnekleri elde etmeyi başarmıştır.

Bugün Pendray Usta eski günlerin efsanevi Dımışki çeliğini hem mikro-yapısal özellikleriyle, hem de o muhteşem görüntüsüyle yeniden önümüze koyarken, bunu rutin hale getirdiği, ölçülebilir ve tekrarlanabilir bir yöntemle yapmaktadır. Üstelik, çeliğin üretimi aşamasında hiçbir modern araç-gereç kullanmayarak, eski ustaların yüzyıllar önce uyguladıkları yönteme mümkün olabildiğince yaklaşmaya çalışmaktadır.

Karbit Bantları Profesör Verhoeven ile Pendray Usta’nın çalışmaları, Dımışki çeliğin temel ayırdedici özelliği olan karbit taneciklerinin oluşmasında anahtar rolü başta vanadyum olmak üzere bazı eser elementlerin oynadığını, bu taneciklerin 30-70 mikron aralıklarla düzgün bantlar oluşturmasının ise, elde edilen külçenin belirli bir ısı aralığında belirli bir dövme işleminden geçirilmesinin sonucu olduğunu ortaya koymuştur1.

Tabii, eski ustalar ne karbit taneciklerini görebilirdi, ne de onların düzgün bantlar oluşturmasının önemini bilebilirdi. Onlar açısından sözkonusu dövme işlemi, tarihin derinliklerinden gelen ve usta-çırak ilişkisiyle kendilerine aktarılan bilgi ve deneyimin bir parçası olarak, “iyi bir kılıç yapmak için” uygulamaları gereken yöntemdi sadece. Aynı şekilde, külçelerinde vanadyum ve diğer eser elementlerin varlığı da bilinçli bir tercih olmaktan öte, doğrudan doğruya kullanılan cevherle ilgili bir konuydu. İşte, belki de bu yüzden Dımışki çelik geçmişte sadece belirli bir coğrafi bölgede kendini gösterdi: O, özel bir cevherin özel bir teknikle buluşmasından doğmuştu.

Pendray Usta'nın Cembiyesi Ve yine belki de bu yüzden kendi anavatanında bile unutuldu: Bir yanda gelişen dünya ticareti ve artan rekabet sonucu (veya belki de sadece kaynağı tükendiği için!) tedarik edilemeyen özel bir cevher, diğer yanda endüstri devrimiyle birlikte el işçiliğinin yerini almaya başlayan makine işçiliği (ve buna paralel olarak fiyatın kaliteden daha önemli hale gelmesi) sonucunda değerini yitiren özel bir teknik...

Artık kulağa eskisi kadar gizemli gelmiyor, değil mi?





____________________
1 J.D. Verhoeven, A.H. Pendray, "The Key Role of Impurities in Ancient Damascus Steel Blades", JOM: A Publication of the Minerals, Metals & Materials Society, 1998, vol. 50, no. 9, s. 58-64
Her Hakkı Saklıdır © 2007- cebehane.com